Güncel teknoloji ile hızlı geliştirilen,hizmet yapısıyla çalışmalarımız ve hizmetlerimiz artarak devam etmektedir.
Türkiyenin her yerine toptan sülük satış hizmetimiz mevcuttur. Sülükler kendi çiftliğimizde üretilmektedir. Sülük veya diğer hizmetlerimiz hakında bilgi almak için: 0332 375 0200 telefon numarasından ve sosyal medya kanallarımızdan bize ulaşabilirsiniz...
Soru: Kullandığımız sülük kan emmiş mi? Cevap: Sülükler kokondan (yumurtadan) çıktıkları zaman 0,1-0.3 gr. çıkarlar. 90-120 gün arasında kan emmezerse ölürler. Kan emdikten sonra ağırlığının 7-10 katına ulaşırlar. 12 ay boyunca hiç bir şey emmezlerse yaklaşık yarıya düşerler. Almış olduğunuz sülüğün bir gram olduğunu düşünürsek en az iki sefer kan emmiş olması gerekir. Soru: Kullanmış olduğumuz sülükleri tekrar kullanabilir miyiz? Cevap: Emmiş ve kusturulmuş sülükler sağlıksızdır, yeniden kullanılabilmesi için doğal ortamlarında en az üç ay bekletilmesi gerekir ki, salgılamış olduğu enzimleri bünyesinde tekrar oluşturabilsin. Soru: Sülükler pis kanı mı emerler? Cevap: Sülükler halk arasında bilindiği gibi pis kanı emmezler. Tam tersine, sülükler emeceği zaman en temiz yeri ararlar. Sülük tutturulacak bölge suyla güzelce temizlenmelidir. Herhangi bir temizlik maddesi, parfüm, krem, ter vb. kokusu olan yerlerde, sülükler tutmazlar. Soru: Sülükler nasıl saklanır? Sülük aldım evde nasıl muhafaza edeceğim? Cevap: Mümkünse, beş litrelik cam, olmazsa plastik kavonozlarda maksimum yüz adet sülük olacak şekilde, yarıya yakın klorsuz su ile doldurulur. Kavanozun ağız kısmı temiz bir bez ile sıkıca lastiklenir. Güneş görmeyen bir yerde ve 25°C'nin altında serin bir yerde muhafaza edilir. 2-3 günde bir kontrol edilir. Oksijen seviyesi düşerse hızlı ölümler olabilir. Bu sebeple suyu sıklıkla değiştirilmesi ve ölen sülükler alınması gerekir.
Kelime anlamıyla Hijameh; Arapça'da 'el-hecm' kelime kökünden gelir, ‘emmek, çekip çıkarmak’ anlamına gelir.
Istılai manasıyla Hacamat; deri altında birikmiş, damarda dolaşmayan, tosit maddeler içeren, atıl kalmış, vucuda zaralı ve biriktiği noktada ilgili organa zarar veren pis kanın vucuttan dışarıya atılması işlemidir.
Birçok geneleksel doğu tıbbında bulunan kupa terapileriyle benzerlikler içersede ayrıntalarda farklılıklar vardır. Özel zamanlarda yapılması ve vucudun sağlığı arttırması, temizleyici ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiren özel yerlere uygulanması gibi sebeplerle ayrı bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.
Hacamat normal şartlarda damardan kan verme işlemi ile kıyaslanamaz. Kan verme işleminde vücudun kullandığı açık renkli temiz kan alınır. Hacamatla alınan kan ise pıhtılaşmış, Jöle/Yoğurt kıvamında, tamamen pis ve zararlı kandır. Bu pelteleşmiş pis kan; kan özelliğini tamamen yitirmiş, vücudun artık ve kullanmadığı, damarda dolaşmayan, toksik maddeler içeren bir özelliktedir. Hacamat şifadır. Uyanık olun hacamat olun.
Aynı zamanda hacamat; Kan fazlalığının vücutta meydana getirdiği rahatsızlıkları gidermek için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Kupa terapisi, vücudun belirli yerlerinden kan aldırmak suretiyle yapılır. Amaç sağlığı korumak ve çeşitli hastalıklardan kurtulmaktır. Tarihi milattan önceye dayanır. İslam tıbbında hacamatın yeri büyüktür. Zira Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir çok hadisinde hacamatın önemini belirtmiştir.
Hacamat tedavisinin temel prensibi, uygun noktalardan pıhtılar ve toksik maddeler vakumlanarak; kılcal damarlardaki tıkanıklıkları açma ve kirli kanın temizlenmesi işlemidir. Bu şekilde o bölgedeki organlara kan akışı düzenlenerek, organın hastalığının düzelmesinde etkili olacak, temiz ve düzenli kan dolaşımı sağlanmış olacaktır. Hacamat çok hızlı tesir gösterir, çok etkilidir. Eğitimli haccamlar tarafından yapılan hacamatın hiç bir yan etkisi olmaz.
Fitoterapi: Bitkilerle tedavi manasına gelir.
Yakında Güncellenecektir
Bel Fıtığı Sülük Uygulaması Botoks Sülük Uygulaması
Şekere (Diyabet) Bağlı Ayak Sülük Uygulaması Sinüzit Sülük Uygulaması
Sülükler eşeysiz üreyemezler. Regenerasyon kabiliyetleri de çok azdır. Bir sülük ortasından ikiye bölündüğü zaman ön parça bir anüs meydana getirebilir, fakat arka parçada yeni bir baş oluşmaz (Davies, 1991; Çağlar, 1973; Savyer,1986). Sülüklerin hepsi hermafrodit olup, üreme sistemi içinde bir dişi bir de erkek gonopor taşırlar. Erkek ve dişi organlar vücudun ventralinden median olarak arka arkaya dışarı açılırlar. Erkek genital por daima dişi porun ön tarafında bulunur. Erkek gonadlar yuvarlak kesecikler şeklindedir. Bunların sayısı en az 4 çift, en çok 17 çift olur. Testisler, vücudun orta kısmındaki segmentlerde birer çift olmak üzere, yanlarda sıralanırlar. Testis sıralarının dış taraflarında birer sperma kanalı uzanır. Her testis ayrı ayrı kanalcıklarla kendi taraflarına ait olan sperma kanalına açılırlar. Her iki büyük sperma kanalı öne doğru uzanır ve sperma keseleri olarak kabul edilen birer genişleme yaptıktan sonra ortak bir atriyumda sonuçlanırlar. Hirudinidae ' nin sperma kanallarının müşterek olan uç kısmı bir penis ihtiva eder. Atriyum çok kısa, kompleks ve duvarları lümen içine açılan salgı hücreleriyle kuşatılmıştır. Proksimal salgı bezi prostat olarak isimlendirilir. Spermatoforları gelişmemiştir. Spermatogenesis sülüklerde ilk olarak testislerin lumeninde yapılır. Rhynchobdellida ve Pharyngobdellida''da kopulasyon organı bulunmaz (Barnes, 1974; Davies 1991; Kaestner, 1967; Sawyer 1986). Yumurtalıklar daima bir çift olarak sınırlanmıştır ve testisin anterior çifti ile erkek atriyumu arasında yerleşir. Yumurtalık germinal dokunun bir topluluğu olup, bazen içinde bir kaç kokon (yumurta kesesi) bulundurabilir.(Barnes, 1974; Davies 1991; Kaestner, 1967; Sawyer 1986). Kısa oviduct anterior olarak uzanır ve karşı organıyla bir vaginada birleşir. Dişi gonopor 11. segmentin ventral yüzeyinden açılır. Yumurtalar, olgunlaşmamış gamet şeklinde (oocyste) yumurtalıklara bırakılır ve olgunlaşmasını kokon sıvısı içinde tamamlar. (Barnes, 1974; Davies 1991; Kaestner, 1967; Sağlam ve Sarıeyyüpoğlu, 1998; Sawyer 1986). Sülüklerin bir kısmında döllenme, spermaların penis aracılığıyla diğer ferdin vaginasına nakledilmesi şeklinde olur (Gnathobdellida). Diğerlerinde sperma kanallarının uç kısımında, kitinli bir kopulasyon cihazı (spermatofor) meydana getirilerek bunlar diğer eşin derisinden bir yere (ekseriya sırtlarına) saplanırlar (Rhynchobdellida, Pharyngobdellida). Spermatoforlar deriye eritici bir tesir yaparlar. Kısa bir süre sonra spermalar sölom boşluğuna geçerek oradan da ovaryumlara giderler. Genellikle penis aracılığıyla olan döllenme bir taraflı, spermatoforlarla yapılan döllenme ise karşılıklıdır. Döllenmeden bir süre sonra yumurtalar, klitellum bezleri tarafından salgılanan besleyici albumin ile dolu bir kesenin içine bırakılır (Şekil 8). Bu zaman içinde klitellum açıkça belirginleşir. (Barnes, 1974; Davies 1991; Kaestner, 1967; Sağlam ve Sarıeyyüpoğlu, 1998; Sawyer 1986). Yumurta kesesi dişi gonoporundan çıktıktan sonra verimli yumurtaları taşır. Piscicolidae 'de bir kokon sadece bir yumurta taşır, fakat diğer sülüklerde çeşitli sayılardadır. Nephelopsis obscura bir üreme döneminde 1-4 kokon bırakır ve her bir kokondada 1-8 yumurta bulunur (Sağlam ve Sarıeyyüpoğlu, 1998). Hirudo medicinalis ise bir dönemde 1-8 kokon üretir ve her kokon 33 embriyo içerebilir (Savyer, 1986). Keseler ekseriya suda objelerin üzerine, bazı parazit formlarda da konakçının vücuduna bırakılır. Bundan başka Hirudo medisinalis'de olduğu gibi kokonları bırakmak üzere, sudan ayrılarak nemli toprağa gömülenler de vardır. Hirudinidler arasında yavru bakımı olan formlara da rastlanır. Bunlar ya yumurtaları beraberinde taşır veya yumurtaların bıraktığı yerin üzerine gerilerek onları korurlar. Sülükler metamorfoz olmaksızın olgunlaşırlar ((Barnes, 1974; Çağlar, 1973; Kaestner, 1967; Sawyer 1986). Çoğu sülükler bir yıl yaşarlar. Baharda yumurtadan çıkan sülükler takip eden yılda olgunlaşırlar. Hayat devri beslenme alışkanlıkları ile yaşam ortamına bağlıdır. Hirudo medisinalis diğer türlere göre daha uzun yaşar (Barnes, 1974 ).
Fonksiyonel Masaj (Manuel Terapi)
El ile uygulanan ve özel tekniklerin kullanıldığı tedavi yöntemlerinin genel adıdır.
Manual; klavuz, el kitabı el gibi anlamlara gelir.
Terapi; tedavi demektir.
Pasturel denge içinde kas, sinir, eklem, iskelet gibi sistemlerin ağrısız ve sağlıklı hareketlerini yada işlevlerini sağlamak amacıyla manevra ve talimatlarla hastalıkların tedavisinde elleri kullanma yöntemlerine MANUEL TERAPİ denir.
Hastanın anatomik, fizyolojik ve psikolojik yapısına uygun olarak bastırma, ovma, çekme, itme, osilasyon, maniplasyon, mobilizasyon, traksiyon yada distraksiyon, distreaksiyon, masaj, egzersiz gibi tekniklerin yer aldığı bir tedavi şeklidir.
Duyan ve Hisseden Eller (Osteopati)
Tüm vücut sistemlerinin özellikle omurga ve hareket sisteminin düzenlenmesi amacı ile uygulanan ve vücuda birçok parçanın toplamı olarak değil, bir bütün olarak yaklaşan bir manuel terapi yöntemidir.
Sağlığın devamı için bütün bu sistemlerin uyum içinde çalışması gerekir. Bu nedenle, osteopat vücuttaki problemi sadece ağrı olan bölgede aramaz, “Uzun zamandır farklı tedaviler denediniz ve ağrınıza tam çözüm bulamadınız mı? Belki de ağrınızın farklı bir sebebi vardır”… felsefesinden yola çıkarak ağrının kaynağını tespit eder ve sorunu çözmeye çalışır. Böylelikle daha kalıcı bir iyileşme sağlanmış olur.
Bir osteopat’ın elleri, ayrıntılı anatomik bilgisi ve farklılaşmış özel pratik eğitimi sayesinde vücutta en ufak hareketleri hissedebilme, yorumlama ve tedavi edebilme yeteneğine sahiptir. Osteopat, ağrısız bir şekilde vücuda yardım ederek, eklemlerdeki hareket kısıtlılıkları ve kaslardaki gerginlikleri mobilize ederek vücuda daha geniş hareket kabiliyeti sağlar. Vücuttaki hareketliliğin ve kan akımının düzenlenmesi, vücudun kendini iyileştirme yeteneğini ortaya çıkararak ağrının giderilmesini sağlar.
Osteopati’nin bel ve boyun fıtıkları, baş ve sırt ağrıları, migren, fibromiyalji başta olmak üzere birçok ağrılı durumda etkili bir tedavi yöntemi olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.
''Hacamat sizin en iyi tedavi yönteminizdir.'' (Buhari,Müslim,Ebu Davut) Hz. Peygamber (s.a.v.) bir konuda bir şey söylemişse, müslümanın buna iman etmesi vaciptir. Çünkü ALLAH (c.c.) ''O, kendi hevasından konuşmaz.'' (Necm-3) buyurmaktadır. Ayrıca, Mirac gecesinde yanından geçtiği her bir melek grubunun Peygamberimize: “ümmetine hacamatı emret” diye söylediğini Abdullah b. Abbâs (r.a) rivayet etmektedir. (Ali Nâsıf, et-Tâc, III, 203). Anlaşıldığı gibi hacamat rabbani bir tedavi yöntemidir. İdrar ve ter yoluyla dışarı atılamayan bazı toksin maddeler deri altında birikir. Bu toksinler zamanla ilgili organa yeterli oksijen gitmesini engenler ve rahatsızlık verir. Bu artık maddelerin dışarı atılmasının hacamattan başka bir yöntemi yoktur. www.sulukciftligi.org